Düşlerde Güldü Zaman
Zaman geçiyordu düşlerden
hiçliğine tamamlarken gerçeği
kristal küreye vuran ışıktı zaman
Kırık ve renkli
Zaman geçiyordu acıtan gülüşlerden
nakşında kuruyan kirpik rimeli
nemlenmiş vedalarda
bir ipek mendildi zaman
Yırtık ve kirli
Zaman geçiyordu telâşelerden
sıkıntılar dökülüyordu heybesinden bir bir kaygılar
tenhalıktı büyüyen karanlığında zaman
Dehşet ve kindi
Aynıların görüntüsünden geçiyordu zaman
haza haz, acıya acıydı
kimineyse
üzerinden yılları yüklenmiş nehirler geçen
bir çakıl taşıydı zaman
Yük ve mihnetti
Zaman geçiyordu sevişmelerden
ince ışıklarda kırılan aşkın
süzüldüğü camdı zaman
camdan süzülen ışığın hangi tarafı
kimdi
Sen ve öteki
Bir büyük bütünden geçiyordu zaman
silinemez sevgiden
doğumun, ölümün ötelerinde
güzeli yeşertiyordu içinde varoluşun çiçeği
zamanı çoğaltan oydu belki de
Gül ve dikeni
Zaman geçiyordu düşünüşlerden
savuruyordu saçlarını evrene
bir telinde yıldız, diğerinde güneşti
neyi kovalıyordu o koca bilge
bilinir mi nasıl yaşardı zaman
Keyif ve zevki
Acılardan geçiyordu zaman, dertlerden
kemer gibi dolamıştı beline sargı bezini
merhemi dilindeydi
derin yaralar gezginiydi zaman
Yorgun ve terli
Derilmez bahçeydi zaman, uçsuz bucaksız
bütün kipleri içeren
tüm hâlleri de
her şey onun içinde büyütüyordu kendini
aşıyordu zamanı yalnız
Yokluk ve sevgi
Tamlardan geçiyordu zaman kendini büyütenden
hangi varlık tamamlansa, heplense
tümü hiçe gönderiyordu yokluğun teğetinde
hiçi başka zamana
her anıyla kendini bütünlüyordu zaman
Uçuk ve yerli
düşürülen saatlerden geçiyordu zaman tik taksız
bukağıdan, zincirden
zihnin bilince açılan penceresinde
beşikten mezara değildi zaman, daha öteleriydi
Artı ve eksi
Geçilemiyordu yokluk
sessizlikler de
Şimdinin sarpında yaşanan
ulaşılmazlar köprüsüydü zaman
umudun sıratı selleyen uçurumuydu
Sonsuz ve ilki
Ali Rıza Kars
Öpüşerek Geçelim Bu Akşam Uçurumdan
Gün dönüyor Nihan!
gün dönüyor
tepeye dikilmiş güneş
düşündürüyor
Bir zamanı paylaştık
soluk soluğa
ya şimdi
her şey
karlı bir cam ardında
Tut tutabilirsen
daha dün yaşadıklarını
çağır getirebilirsen
seni terk eden soluğunu
Gün dönüyor Nihan!
gün dönüyor
mekânı yüklenmiş zaman
bizi de götürüyor
Çiçek büyütmüyorum artık
kuş beslemiyorum
toprak kokusuna yollar
gün eğimine
bir iz daha bırakıyorum
bir iz daha dizlerimle
Gün dönüyor Nihan!
gün dönüyor
yakıp geçen günlerden
teselli bir şelâle
saçların süzülüyor
Gezgin bir siluet gibi
düzensiz yüzüyor bulutlar
tekler yönsüz yürüyor
Kimse
ne kimseyi kurtarabildi
ne geçmişi
kim bilir
belki de aşk değildi bu
cemresiz toprağın tükenişiydi
Alışkanlıklarımı kaldırıyorum
ağır ağır
anıların rafına
anılar... Nihan!
anılar...
hâlâ ellerinin sıcaklığında
Bir kör kurşundur bazen
alıp götüren
bir kör kurşun gibi söz
bir ömrü mezada veren
O doğru bakış
bir beklenti şimdi
bir beklenti
baharın ve düşlerin onikisinden
Belki de budur aşk Nihan!
aşk budur zahir
vurulurken
sevgilinin saçlarını okşayan
Niobe'nin Kızları da
taş olmuş diyorlar
Ana Tanrıça da
duydun mu Nihan!
bir hüzün gibi duruyormuş
elleri
hasretmiş okşanmaya
Yapma öyle Nihan!
çekip durma canımdan
seni senden kurtarmayı
neden düşleyeyim ki
Sen
kendin çık Nihan!
sadece kendinle çık
dilek şartlarda yaşamaktan
gel şimdiki zamana
yoku yaşamasın an
öpüşerek geçelim bu akşam uçurumdan
Ali Rıza Kars
Memleketim
Kuzeyde toros dağları
Güneyde mavi sularıyla akdeniz
Doğudan batıya uzanmış..!
Tarih kokan bir şehir
Burası Adana..Çukurova
Memleketim benim..
Bu topraklarda doğdum..büyüdüm.
Bu şehirde sevdim..sevildim.
Kızgın yaz güneşi,
Temmuz,ağustos aylarında
Ateş gibi yakar ovayı.
Kimisi tarlalara koşar..
Kimisi sıcaktan sahillere..yaylalara kaçar..
Sessiz bir kente dönüşür..
Adeta Şehir..
Burası adana,çukurovam
Memleketim benim..
Batı yanı yitik diye
Acı çekse de Taşköprü
Çukurova'nın altında bir tarih yatar.
Bir yandan tüm zamanlara inat..!
Tumluda,yılankalede,toprakkalede
Tarih ayağa kalkar..
Ovaya hayat veren
İkiz kardeş gibi,
Bir yandan seyhan
Öbür yandan ceyhan akar.
Portakal limon bahçeleri
Bahar da mis gibi kokar..
Burası adana..çukurovam
Memleketim benim.
Melih Baki
İstanbul'u Dinliyorum
İstanbul'u dinliyorum, gözlerim kapalı
Önce hafiften bir rüzgar esiyor;
Yavaş yavaş sallanıyor
Yapraklar, ağaçlarda;
Uzaklarda, çok uzaklarda,
Sucuların hiç durmayan çıngırakları
İstanbul'u dinliyorum, gözlerim kapalı.
İstanbul'u dinliyorum, gözlerim kapalı;
Kuşlar geçiyor, derken;
Yükseklerden, sürü sürü, çığlık çığlık.
Ağlar çekiliyor dalyanlarda;
Bir kadının suya değiyor ayakları;
..........
..........
Orhan Veli Kanık