Friday, 2024-03-29, 4:11 AM
Welcome Misafir

DoSTaNe

Rize - Dostane Forum

[ New messages · Members · Forum rules · Search · RSS ]
  • Page 1 of 1
  • 1
Dostane Forum » GeneL » Gezelim & Görelim » Rize
Rize
FirsT_DeaDDate: Tuesday, 2008-11-18, 2:44 PM | Message # 1
Yönetici
Group: Administrators
Messages: 304
Reputation: 2
Status: Offline
Anadolu'nun topografyasına ve bitki örtüsüne bakarak Rize'yi tahmin etmek olanağı yoktur. Rize Anadolu'ya oranla daha
engebeli sarp ve haşindir. Bitki örtüsü yer karası görülmeyecek kadar gürdür. Kıyı şeridi ve iç kesimler değişik tonuyla adeta yeşile boğulmuştur. Rize flora olarak da dünyada ün yapmıştır. 20 civarında endike bitki Rize'de yetişmektedir.
Kıyı şeridi yanında iç kesim, o arada dağ ve yaylalar apayrı bir görüntü ile bu tabloyu tamamlamakta geleneksel köy
ve yayla ev mimarisi doğayı etkileyici bir zenginlik katmaktadır.

Rize'yi gezip görenler umduklarından daha zengin ve her yönüyle büyüleyici doğa ile karşılaşırlar. Rize'ye gelen
dağcılar Doğu Karadeniz'in yüksek zirvesi "KAÇKAR' lara çıkabilmekte, dünyanın en ünlü balını "ANZER"de
tadabilmekte "AYDER" kaplıcalarından yararlanabilmektedir.

Kısaca tüm bu özellikleri ve güzellikleri görebilmek için ilgi duyan herkese "RİZE GEZİSİ" ni öneriyoruz.

Pontus Krallığı döneminde "SANNİKA" Roma imparatorluğu döneminde "Pontus Polemoniacus", Osmanlı imparatorluğu ve Cumhuriyet'in ilk dönemlerinde "LAZİSTAN" olarak anılan Rize'nin bugünkü adının nereden geldi yolunda farklı rivayetler vardır. Bir görüşe göre yunanda da pirinç anlamına gelen "Rhizos" ya da Rumcada dağ eteği anlamına gelen Rhiza sözcüklerin değişime uğrayarak Rize olduğu şeklindedir. Bir diğer görüş ise Osmanlıca'da kırıntı, döküntü anlamına gelen "Rize" kelimesinin aynen kullanımıyla ilin adını aldığıdır.

Rize'nin yazılı tarihine ilişkin dolaysız bilgiler, Ege'de yaşayan Miletos'lu denizcilerin yöreye yaptığı seferlerle başlar. M.Ö. 670'lerde Milatos'ların Karadeniz kıyılarında kurdukları Kolonileri Rize'ye kadar uzattıkları biliniyor. Med ve Persler'in de istilasına uğrayan bölge daha bu dönemde lyonlulann dolayısıyla Grek Kültürünün etkisine girmiştir.

İlkçağlarda Pontus Krallığı'nın egemenliğine giren Rize yöresi 11. yy.'a kadar islâmi akımların etkisi dışında kaldı. 11. yy. da Büyük Selçuklular'ın yükselme döneminde Melikşah'ın (1072-1092) hakimiyeti altına girdi, ancak 1. Haçlı Seferinde (1096-1099) tüm Karadeniz kıyılan gibi Rize'de önce Bizans, daha sonra da Trabzon Rum Pontus Imparatorluğu'na katıldı. 1461' de Sultan Mehmet tarafından Trabzon ile birlikte Osmanlı sınırları içine alındı. Bu yıllarda, Rize'nin Trabzon eyaleti Batum Gonya Sancağı içinde yeraldığı biliniyor. 19. yy.'ın ikinci yarısında Trabzon eyaletinin bir sancak merkezi olan Batum Rusya'ya bırakılınca Rize sancak merkezi oldu. Birinci Dünya Savaşında Ruslar tarafından işgal edilen Rize 2 Mart 1918'de işgalden kurtuldu ve 1924'de İl Merkezi oldu.

Doğu'da Artvin, Güneyde Erzurum ve Bayburt, Batıda Trabzon ve Kuzey'de Karadeniz ile sınırlı olan Rize, çok engebeli
bir arazi yapısına sahiptir. Deniz kenarlarındaki dar vadi ağızları hemen hemen hiç yoktur. Yüksek rakımlı tepeler arasındaki
en yüksek nokta olan Kaçkar (3932 m.) yaz-kış kar tutar. Kaçkar Dağının doğal yapısı birçok kış sporu yanında, trekking ve dağcılık içinde topografyaya sahiptir. Dağ kayak için Kaçkarlar doğal bir pist görünümündedir.
Rize ili topraklan Kuzey Anadolu kıyı dağlarının yüksek kesimlerinden doğarak Karadeniz'e dökülen irili ufaklı birçok
akarsu ile bölünür. En önemlileri Fındıklı Deresi, Büyükdere, Pazar Deresi, Karadere, İyidere ve Fırtına Deresi'dir. Bu dereler çeşitli yerlerde şelalelerle süslenir., Alabalık cinsinin en iyileri bu derelerde yetişir. Rize'deki göller, dağların yüksek kesimlerinde buzulların aşındırması neticesinde oluşmuş buzul göllerdir. Bu göller Çamlıhemşin ve Ikizdere'nin sahip olduğu doğa harikalarıdır.

Rize'de kışlar ve yazlar ılık geçer. Yıllık sıcaklık ortalaması +14° civarındadır. Bölge Türkiye'nin en çok yağış alan yeridir. Yılda m2'ye 2510 kg yağış düşer. Bu iklim özelliklerine göre yörede Akdeniz bitkileri turunçgiller ve çay yetişir. Ormanlarda en çok kayın, meşe, kestane, ıhlamur, ladin, kızılağaç ve Orman gülü bulunur. Ormanlarda kurt, ayı, yaban domuzu, çatal boynuzlu dağ keçisi, huş tavuğu ve kuşlar bulunur. Bölge kuş gözlemciliği için de uygun bir ortam oluşturur.

Rize dik yamaçlı vadileri, doruklara ulaşılabilir dağlan, buzul gölleri, zümrüt yeşili yaylaları, tarihi kemer köprüleri ve kaleleri, coşkun akan dereleri ile çok özel bir turizm beldesidir. Kano, deltaplan, dağ, kayak, trekking gibi bir dizi hoby turizm etkinliğine uygun doğaya, güvenilir ve içtenlikli bir ortama sahiptir.

a) Yaylalar: Kaçkar sıradağlarının eteklerinde, Çamlıhemşin, Hemşin ve İkizdere ilçelerinde yoğun biçimde yer alan yaylalar, iyi korunmuş özgün mimarili evleriyle bulutların ötesinde bir yaşam sunar izleyenlere. Bu yaylalardan Ayder, Aşağı-Yukan
Kavron ve Anzer yaylaları Turizm Merkezidir. Bu yaylalar özellikle yaz aylarında yerli ve yabancı turistlerin uğrak yeri olur.

b) Dağ Sporları : Kaçkar Dağları Türkiye'nin 4 büyük dağıdır. Alp dağları silsilesindendir. Yürüyüşler dağ tırmanışları, için uygun bir ortam oluşturur. Flora ve fauna olarak da çok özel bir yapıya sahiptir.

c) Kano : Rize derelerinde özellikle Fırtına ve İyidere'de karların eridiği zamanda "Kano" yapılmaktadır.

d) Termal Turizmi : Doğu Karadeniz'in tek kaplıcası AYDER'dedir. Çok hastalığa iyi geldiği kanıtlanan kaplıca ilgi odağıdır. Ayrıca içmece olarak Rize zengindir. Özellikle ANDON içmecesi mide ve böbrek hastalıklarına iyi gelmektedir. Ikizdere Ilıca Köyünde de sıcak su sondaj çalışmaları devam etmektedir.

e) Kuş ve Kelebek Gözlemciliği : Kaçkar'ların zengin florası yanında kuş ve kelebeklerin fazlalığı bu etkinliğin yapılmasına fırsat verir. Özellikle İkizdere Çamlık bölgesi bu aktivite için çok uygun bir ortam oluşturur.

f) Safari : Bu bölge safari için en güzel doğal parkurlara sahiptir.

RİZE'DE YAYLACILIK

Rize'de yaylacılık çok eski yıllardan günümüze kadar devam eden bir gelenektir. Yöremizdeki köylerin arazisinin konumu hayvanlar için yeterli beslenmeye elverişli değildir. Bu nedenle hayvanların daha iyi beslenmesi ve onlardan yeterince hayvansal ürünler (yağ,peynir,çökelek) elde edilmesi amacıyla yaylaya çıkarılır.
15-20 yıl öncesinin hareketli yayla yaşamı bugün artık görülmemektedir. Çay tarımının yaygınlaşması sonucu köylerdeki araziler çay bahçelerine dönüştürülmüş, bu nedenle de hayvancılık azalmıştır. Hayvancılığın azalması sonucu olarak da yaylacılık gittikçe yok olmaktadır. Her ne kadar bugün yaylaya çıkılıyorsa da eskisi gibi çok renkli olmadığı bir gerçektir.

Bugün yaylaya çıkanları 2 gruba ayırmak mümkündür. Birincisi, yukarıda sözünü ettiğimiz ihtiyaçtan dolayı çıkanlar, ikincisi ise Rize dışında yaşamını sürdüren ancak Rize'yle bağlarını koparmayan yöre insanları İkinci gruptaki Rizeliler yıllarca yaşamını gurbette sürdürmüştür. Her ne kadar son 30-40 yıldan beri çay üreticiliği yapıldığından dolay gurbetçilik azalmışsa da yine de devam etmektedir. Rizeli, çalışıp ekmek parası kazanmak amacıyla gittiği gurbette uyum sağlamış ve zamanla oraya yerleşmiştir ancak doğduğu yerle bağlarını koparmamıştır. Eski yılların özlemiyle tatillerini geçirmek, büyük kentlerin gürültüsünden kurtulmak ve doğayla başbaşa kalmak amacıyla yaylaya çıkan gurbetteki Rizelilerin sayısı bir hayli fazladır.

Rize'deki yaylalardan bazıları şunlardır:
Çağırankaya, Polovit, Elevit, Ovit, Amlakit, Hodeçur, Samisdal, Pokut, Çat, Haçivanak, Karmik, Hemşin, Başyayla, Ortayayla, Erçenik, Avasor, Kaçkar, Aşağı Kavran, Yukarı Kavran, Hazindak, Çiçekli, Çayimakçur, Sal, Varda, Göl Yayla, Cimil, Hazende, Ambarlı, Çahperik, Kito, Karap, Kale, Gürmanuman, Varoş, Çermeçk, Dahter, Anzer, Aşağı Faso, Yukarı Faso
Saymadığımız daha birçok irili ufaklı yayla vardır.
Rize'deki bu yaylalar Kaçkar sıradağları eteklerinde ve Çamlıhemşin, Hemşin ve İkizdere ilçelerinin sınırları içerisinde yoğunlaşmaktadır.
(Kestane Ağacından Yapılmış Tipik Yayla evi örneği) (Taş kullanılarak yapılmışyayla evi örneği)

YAYLA EVLERİ
Rize yaylalarında genelde 2 tip ev vardır: A) Ahşap evler, cool Taş evler
A) Ahşap Evler:
Ormana yakın yerlerdeki yayla evleri ahşaptır. Ahır olan alt kat taş; mutfak, kiler, oturma ve yatma yeri olarak kullanılan üst kat ise kalın tahtadan yapılır. Çatı, "Hartama", "Harduma", "Hartuma" ya da "Hartıma" denilen, yaklaşık 1,5-2 cm kalınlığında çam tahtalarla örtülür. Rüzgarın uçurmaması için üzerine taş parçaları konur. Kışın çok kar yağan kimi yaylalarda, duvarların taştan ve tek katlı olan evlerin hartamaları, çökme ihtimaline karşı bir tedbir olarak yayla dönüşü kaldırılıp bir kenara istif edilir, yaylaya çıkıldığında tekrar çatıya yerleştirilir. Üst katlar bazen tek, bazen de iki bölmeli olurlar. Tek bölmeli olan evlerde kiler, mutfak, oturma ve yatma yeri aynıdır. İki bölmeli olan evlerde, bir taraf mutfak ve kiler, diğer taraf oturma ve yatma yeri olarak kullanılır. Evlerde ocak vardır. Ocağın olduğu giriş kısmın zemini ise ahşaptır.

cool Taş Evler:

Ormana uzak yaylalarda evler taştan yapılır. Taşlar uygun bir şekilde ve harçsız olarak üst ve üste konup duvarlar meydana getirilir. Kimi yaylalarda evlerin üzeri hartama, kiminde ise çadır bezi ile örtülüdür. Bu evler tek katlı ve tek bölmelidir. Evin bir tarafı mutfak, diğer tarafı ise oturma ve yatma yeri olarak kullanılır. Bazen yatma yerinin önüne basit bir perde çekildiği de olur. Tek bölmeli olan bu evlerde hayvanlar evin yanında, etrafı fazla yüksek olmayan taş duvarlarla çevrili bir yere konur.

Tek katlı olan evler bazı yerlerde taş duvarla ortadan ikiye ayrılır. Bir tarafı yukarıdaki şekilde, diğer tarafı ise ahır olarak kullanılır.
Yayla evleri birbirine çok yakındır. Ancak aynı yaylada birden fazla köy çıkmışsa köyler, arasındaki mesafe biraz uzak olur. Bazı yerlerde (örn. Pelovit Yaylası) her köyün bulunduğu yere "vanak" denir (Nurluca vanağı, Ortaköy vanağı gibi).

YAYLA DÖNÜŞÜ:

Yaylada kalış süresi ortalama 3 aydır. Ağustos ayı sonunda soğuklar başlar, otlar tükenmeye başlar. Bu nedenle de Ağustos ayı ortalarından itibaren "güz goçü" hazırlıkları başlar. "Göççüler" çıkışta olduğu gibi yayla dönüşüne de yardımcı olmak amacıyla tekrar yaylaya gelirler. Yayla boyunca elde edilen hayvansal ürünler (Yağ, peynir, çökelek) çıkışta olduğu gibi sırtla yada at ve katırlarla köye indirilmeye başlanır.

Yayla çıkış tarihi köy heyetince belirlenir. Ancak dönüş serbesttir. İsteyen istediği zaman köye iner. Yayladan köye inerken mezrası olanlar çıkışta olduğu gibi mezraya iner. 10-15 gün orada kalırlar. Bunun yanı sıra köyde yeterince otlağı olmayanlar bir süre daha yaylada kalırlar.

Dönüşte yayladan ayrılmanın etkisiyle buruk bir hareketlilik vardır. Yaylada kalacak birkaç eşya gerektiği gibi yerleştirilir, köye indirilecek hazırlanır. Yayladan tek tek inenler olduğu gibi, birkaç ailenin birlikte indiği de olur. Uzak yaylalardan inişler, çıkışta olduğu gibi iki aşamadır "gecelik yeri" nde bir gece konakladıktan sonra köye inilir.

AYDER :

Kaçkar Dağları Milli Parkı 51.550 Hektar Alanı kapsamaktadır. Milli Parkın Büyük bir bölümü Rize İli Çamlıhemşin İlçesi ve bir kısmı da Artvin İli Yusufeli İlçesi sınırları dahilinde kalmaktadır. Kaçkar Dağları Milli Park sahasında 11 Köy ve 44 Yayla bulunmaktadır. Bu Köy ve Yaylara dolmuşlarla ile ulaşım Rize İli Pazar İlçesi ve Artvin İli Yusufeli İlçelerinden sağlanmaktadır.

Ayder Yaylası'na ulaşmak için Rize'den çıkıp Artvin istikametine doğru devam ediyorsunuz, Çayeli'ni geçiyor, Ardeşen'e ulaşmadan Fırtına Vadisi boyunca güneye doğru yönelip tırmanmaya başlıyoruz. Milli park statüsündeki Fırtına Vadisi Dünya'nın öncelikli korunması gereken 200 ekolojik bölgesinden birisi. Fırtına deresi bir zamanlar baraj yapımı ile gündeme gelmişti. Fakat doğal yapının bozulmasına neden olacağı için uzun bir yargı sürecinden sonra proje iptal edildi. Dereyi solumuza alıp ağır ağır yolda ilerlerken, yeşilin bin bir tonunu görünce bunun nedenini anlamakta zorlanmıyoruz.

Fırtına Vadisinin gerçekten muhteşem bir doğası var. İnsanı kendinden geçirecek bir güzelliğe sahip. Dar ve derin bir vadi içinde akan bir dere, her yandan ona ulaşan küçük su kaynakları, bin bir çeşit ağaç ve rengarenk çiçeklerden oluşan manzara. Zaman zaman bu dere üzerine kurulmuş kemer köprülere ve yamaçlardan dökülen küçük şelalelere rastlanıyor. Tepelerin yamaçlarında Karadeniz'e özgü değişik mimari tarzda evleri ve ilkel görünümlü teleferikleri unutmamak lazım.

Karadeniz kıyısıyla Ayder arasındaki tek yerleşim yeri Çamlıhemşin. Çamlıhemşin yolu gayet bakımlı. İlçe ortasından akan derenin iki kenarındaki dik yamaçlara kurulmuş. Ahşap ve eski evler ile kadınların yöresel kıyafetleri hemen dikkatimizi çekiyor. Çamlıhemşin Rize arası toplam 35 km iken ilçenin güney-doğusunda yer alan Ayder 19 km'dir.

Çamlıhemşin'i arkamıza alıp yola devam edince 20 dakika kadar sonra Ayder Yaylasına ulaştık. 1 358 m. yükseklikteki Ayder yaylası Karadeniz yaylalarının en meşhurlarından biridir. Bu yayla Milli Park Sahası içinde olmakla birlikte Turizm Merkezi ve Belediye Mücavir alam kapsamındadır. Yeni gelişmekte olan bir yerleşim birimidir. Bu yaylada yaklaşık küçük büyük 25 adet otel ve pansiyon bulunmaktadır. Bunların çoğunluğu aile işletmeciliği şeklinde çalışmaktadır. Alt yapı hizmeti tamamlanmış olan yayla daha çok bir kasabayı hatırlatmaktadır.

Ayder'in en bilinen ve en meşhur görüntüsü yamaçtaki çimenlikler arasında yer alan ahşap ve eski evler. Ayder'de bulunmak bile kendinizi iyi hissetmenizi sağladı. İlk yaptığımız iş çeşmeden akan buz gibi sudan içmek oldu. Yaylanın her tarafından mutlaka bir pınar yada çeşmeye rastlamak mümkün. Galiba Türkiye'ye su zengini diyenler Ayder Yaylasını ziyaret etmişler. Doğayla bütünleşmiş yayla evlerine, oteller ve pansiyonlar eşlik ediyor. Bir de kamp yapmak için burada olanların çadırları ve karavanları. Ayder'de beton bina yapmak yasak, yapılacak binalar mutlaka ahşap olmalı. Yayla bölgenin diğer kesimlerine göre kalabalık. Ağırlıklı olarak turistler var, dünyanın her yerinden insana rastlayabiliyorsunuz. Tabii, en başta da, ellerinde fotoğraf makineleriyle Japonlara.

Ayder'i şifa yaylası olarak tanımlanmasını sağlayan özellikleri;
Havası ve suyu
Kaplıcası
Balı'dır.

Ayder Yaylası'nın havasının astım hastalığına iyi geldiği söyleniyor.

Ayder Yaylasında ülkemizin sayılı kaplıcalarından olan Ayder Kaplıcası bulunmaktadır. Kaplıca olarak ise büyük bir tesis var ve gün boyu ziyaretçi akınına uğruyor. 260 metre derinlikten çıkan, 50 derecelik kaplıca sularının başta romatizma, kireçlenme olmak üzere pek çok hastalığa iyi geldiğini biliniyor. Karadeniz Teknik Üniversitesi'nde yapılan bir araştırmada, kaplıca sularının romatizmal eklem hastalıkları,sinir, sindirim, dolaşım sistemi hastalıklarıyla idrar yolları ve üreme organı hastalıklarına iyi geldiğini belirtiliyor. Kaplıca suları ayrıca, egzama ve sedef, ergenlik sivilceleri gibi cilt hastalıklarının tedavisinde de kullanılıyor.Kaplıca sularından fayda görmek için havuza girmek, özel banyo almak ya da içmek mümkün. Tabii ki, kaplıcaya girmeyi sakıncalı kılacak durumlar da var. Örneğin kanamalı rahatsızlıklar, yüksek tansiyon ve kalp rahatsızlıkları başta geliyor. Bu nedenle kaplıcaya girmeden önce mutlaka uzman bir doktora danışmak şart.

Ayder Yaylası'nda, orman gülünden (Rhodedendron) elde bal turistik eşya satan küçüklü büyüklü dükkan ve tezgahlar dikkat çekiyor. Bal satıcıları bunu şifalı bal olarak sunuyorlar. Ayder balının en önemli özelliği tamamen doğal olması. Ayder balını elde etmek için yöre halkı, tahta kovanları iplerle yüksek çam ağaçlarının tepesine çekiyor ve orada bırakıyorlar. Kafkas orman güllerinden polen alan arılar da işte, burada tamamen doğal ortamlarında meşhur Ayder balını yapıyorlar. Balı, ilk bakışta diğer ballardan ayıran özelliği rengi. Klasik bal renginden daha açık üstelik de berrak değil mum gibi bulanık bir rengi var. Bu balın balmumu, ağızda hemen eriyecek kadar yumuşak.

Ayder Yaylası yerleşim alanı yakınında günübirlik kullanıma yönelik hizmet sunan düzenlenmiş saha mevcuttur. Milli park ayrıca doğa yürüyüş sporuna uygun topografyası ile dağcılık faaliyetlerine olanak sağlamaktadır. Ayder'e gelenlerin pek çoğu trekking yapmak için geliyor.

Başta Fırtına Deresi ve Hemşin Deresi olmak üzere; bitki çeşitliliği ve zenginliği ile fauna çeşitliliğinin yoğunlaştığı bütün vadiler görülmeye değer niteliktedir. Ağaçların yüksekliği 30-40 metreye ulaşmaktadır. Dağ çayırları arasında çok sayıda kır çiçekleri ve frambuazlar bulunmaktadır.

Fauna açısından da zengin olan Kaçkar Dağlarında çengel boynuzlu dağ keçisi, kurt, ayı, domuz, tilki, vaşak, geyik, sansar, çakal, kuşlardan sülün, kartal, doğan, atmaca, şahin, yaban tavuğu vb. yaban hayvanları bulunmaktadır.

Her yıl Nisan ve Mayıs aylarında Karadeniz'den ayrılarak Hemşin, Fırtına ve çağlayan dereleri boyunca sadece yumurta bırakmak için seyahat eden deniz alalarının derelerdeki üreme faaliyetlerini görmek ve izlemek dikkate değer bir olaydır. Her yıl yumurtalarını söz konusu derelerin aynı yerlerine bırakan deniz alaları Ağustos ve Eylül aylarında tekrar denize dönmektedirler.

Kaçkar Dağlarında (3932 m) oldukça fazla buzul gölleri bulunmaktadır. Kaçkar Dağları'nda yükseltinin kısa mesafelerde artması yaylacılık etkinliklerine bağlı bir takım geçici yerleşmelerin de kurulmasına doğrudan etkili olmuştur. Ülkemizin önemli zirvelerinden birisine sahip olan Kaçkar Dağları'nda aktüel buzullaşmanın ve diğer doğal değerlerin zenginliği dağcıları, turistleri ve bilim çevrelerini buraya çekmiştir.

 
Dostane Forum » GeneL » Gezelim & Görelim » Rize
  • Page 1 of 1
  • 1
Search:

Login form
Site friends
www.dostane.ucoz.com

www.isciguvenligi.com

Statistics
Our poll
Üyelerimizden En Çok Hangi Takım Çıkacak??(-Hangi Takımlısın?)
Total of answers: 1699
Tag Board
200
Copyright MyCorp © 2024 |